Numan Çelebicihanin «Ant etkenmen» kirimtatar milli marşi’nin incelemesi

25.02.202021:55

Kırım Tatarlarının tarihinde gurur duyulacak çok semboller ve şahsiyetler vardır: Giray hanlar, İsmail Gaspıralı, Numan Celebi Cihan, gök bayrak ile altın tamğa  ve Vatan için tükenmez bir mücadele. Bu arada bir sembol daha var, o da Kırım Tatar Milli Marşı ‘Ant Etkenmen’ (And İçiyorum). Her resmi toplantılarda, Kırım hakkında etkinliklerde, Kırımda ise çeşitli ortamlarda bu marş söylenir.

Her milletin ve Devletin ilk tanıtımı onun Milli marşı ile başlar. Milli marşın bir özelliği var. Onu dinleyen her insan vatanseverlik ve gurur hissiyle dolar. Bugünkü Türk Dünyasında 15 tane milli marş söyleniyor. Ve bunların arasında Kırım Tatar halkının Milli Marşı da yer alıyor. Evet, Marş değince bağımsız bir devlet gözümüzün öğüne gelir, çünkü genellikle marş olursa o zaman o bağımsız devletin vardığı kabul edilir.

Bilindiği gibi,  her marşın özel bir teması var, ülkenin tarihini ve durumunu detaylı olarak açıklar. Mesela, Türkiye Cumhuriyetinin İstiklâl Marşında Vatan, millet, hürriyet ve istiklâl gibi kavramlar önemlidir. Özbekistan Cumhuriyetin Marşında Özbekistan’ın geniş ve bereketli bahçeleri ve tarları tanıtılır, insanlarının misafir severliği ve özgürlüğüne bağlılığı yüceltiliyor.  Kazakistan Cumhuriyetin Marşında atalarının güçlü mirasının milletini etkilediği açıklanır ve Kazak halkının eğitime hevesliğini, onun kudretini hakkında belirtiliyor ve sayrı.  Bunları açıklayan liste da uzatılabilir.

Esas mevzunun amacı Kırım Tatar Milli marşının metin incelemesini yapmak, onun özelliğini bulmaktır. Marşın ilk üç dörtlüğünde Kırım Tatarlarının tarihinin acı sayfaları görünmektedir.

Kırım Tatar Milli Marşının Kırımın politikacı, şair ve yazarı, 26 Aralık 1917 tarihinde kurulan kısa ömürlü Kırım Halk Cumhuriyeti’nin ilk başkanı Numan Celebi Cihan olmuştur. Numan Çelebi Cihan «Ant Etkenmen» şiirinin yazdığında onu marş olarak düşünmüyordu. Metnin müziksiz ilk okunduğunda yazarın üzgün duyguları ve düşüncüleri göz önüne seriliyor. Şiirin orijinal metni Arap alfabesiyle 1917 yılında ‘Millet’ gazetesinde yayınlanmıştı, daha sonra 1918 yılında ‘Kırım mecmuası ’da yer alan basımının 8. sayısında aynı metin yer almıştı. 1943 yılında Numan Çelebi Cihanın hatırasına ‘Azat’ gazetesinde şiiri Kiril alfabesiyle yayınlanmıştı. Bugüne kadar orijinal metin, çeşitli sebeplerle biraz değişikliğe uğramıştır. Bizim incelemiş olduğumuz metini orijinaline yakındır.  T. Kerim “Azat” gazetesinde marş versiyonunda şu düşüncülere yer veriyor: Bu “vesileyle 1943 senesinin, Mart 30’da N. Çelebi Cihanın hatıra için basılan “Ant etkemen” (yani “Ant etkenmen”) şiiri ilgi çeken özel şeklini almalı:

“Bu yerde, alfabe anlaşılmazlığından başka, bir zamanlar aynı şiir metni üzerinde çıkan devamlı tartışmalar hatırlamamak mümkün değil, ki; milli marşın sözleri müellifinin yazmış olduğu şiirine uymalımı, halkının maksada yönelişini anlatmak için düzetilen varyantını anlamını, − gibi sualler 2012 senesi Akmescitte toplanan V. Kırım Tatar Kurultayının programına koyulmasına rağmen istendiği gibi olmadı. Her halde, milli marş öz mevzusu ile milletinin menfaatine hizmet etmesi gerek. Böylelikle, eserin dörtlüklerinde rastlanan “tatarların” (“bilmek”) yerine kullandığımız “milletimin” (“millet”) sözü bugün halkımızın aleyhinde oynanan oyunlara karşı bir vasıta gibi sayılabilir. Sözüm kısası, “Azat Qırım”da kullanılan hususi Kırım Tatar harfleri ve genellikle Latin alfabesinin ayrı bir tarihinden bahsetmeyi mecbur görüyoruz”.

Orijinal metin                                                            Son zamanlarda değişken metin

“Ant etkemen tatarlarnın yarasını sarmaga,
Nasıl bolsun bu zavallı kardaşlarım çürüsün?
Onlar içün ökünmesem, kaygırmasam, yaşasam,
Yüregimde kara kanlar kaynamasın, kurusun!  
Ant etkemen şu karangı yurtka şavle serpmege,
Naslı bolsun eki kardaş bir-birini körmesin?
Bunu körüp, busanmasam, mugaymasam, yanmasam –
Közlerimden akan yaşlar derya deniz kan bolsun.  
Ant etkemen, söz bergemen bilmek içün ölmege,
Bilüp körüp milletimnin köz yaşını silmege.
Bilmi, körmi bin yaşasam. Kurultaylı han bolsam,
Kene bir kün mezarcılar kelir meni kömmege”.  
Ant etkenmen, milletimniñ yarasını sarmağa,
Nasıl olsun bu zavallı qardaşlarım çürüsin?
Onlar içün ökünmesem, qayğırmasam, yaşasam,
Yüregimde qara qanlar qaynamasın, qurusın!  
Ant etkenmen, şu qaranğı yurtqa şavle sepmege,
Nasıl olsun eki qardaş bir-birini körmesin?
Bunı körip buvsanmasam, muğaymasam, yanmasam,
Közlerimden aqqan yaşlar derya-deñiz qan olsun!
Ant etkenmen, söz bergenmen millet içün ölmege,
Bilip, körip milletimniñ köz yaşını silmege.
Bilmey, körmey biñ yaşasam, Qurultaylı han olsam,
Kene bir kün mezarcılar kelir meni kömmege.

Biz terimize dayanak olarak 1943 yılındaki metni olacağız. Çünkü o bir değişikleğe uğramadı. Onun Kırım Tatar Edebiyatı’nda eşsiz bir yerde sahip olmasına sağlayan 1917 de yazmış olduğu “Ant Etkenmen”/ “Ant Etmişim” şiiridir. Bu şiir onun sağlığında halk tarafından bestelenmiş, 9 Aralık 1917’de toplanan Kırım Tatar Millî Kurultay’ında Millî marş olarak okunmuş ve kabul edilmiştir.

Numan Çelebi Cihanın Kırım Müftüsünün nutkunun bir cümlesi onun mücadelesini belgelendiriyor: “Bir zamanlarda cihanın her tarafında: karalarda, denizlerde şanla, şirretle ve adaletle yaşamış olup da bir buçuk asırdan beri mahkûm ve mahpus bir halde bulunan milli gök bayrağımızı da onun üzerine dikmeye ant içtik!”

Numan Çelebi Cihanın her satırında, her sözünde ant etmek/ and içmek  sözü onun hayatının bir gayesi olarak geçmektedir.

“Tanrı’yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi şahit göstererek bir olayı doğrulama, yemin; kendi kendine söz verme” şeklinde tanımlanan “ant” ile “bir şeyi yapmaya veya yapmamaya söz vermek, yemin etmek” olarak ifade edilen “ant içmek (veya etmek)” sözleri Türk kültüründe önemini daima korumuş kavramlardır. Tarihin eski dönemlerinden günümüze kadar gelen “Kan kardeşliği, uzlaşma ve kargışa dayalı ant içme” şeklinde sınıflandırılabilen “ant” ritüellerinden “kargışa dayalı” olanının Türk kültür çevresinde daha geç dönemlerde görülmeye başladığı ve tek başına gerçekleştirilen bir ritüel olduğu anlaşılmaktadır. “Bir şeyi yapmaya veya yapmamaya söz vermek, yemin etmek” olarak ifade edilen “ant içmek (veya etmek)”, diğer bir tabirle kargışa (yani bedduaya) dayalı ant içmek/etmek, kimi zaman insanların arasındaki dostluğu pekiştirmek, kimi zaman devletler veya milletler arası ilişkilerde sınırları belirlemek, düzenlemek ya da günlük hayatta sevdiğimiz birileri için bir şeyleri yerine getirmeye söz vermek adına kullanılmıştır. Bunlardan başka mensubu olduğu milletin başından geçen tarihî hadiseler karşısında milletini içine düştüğü zor durumdan kurtarmak için her türlü fedakârlığı göze alan bazı milliyetperver ve vatanperver şahsiyetler bu duygularını kaleme alırken de “ant içme/etme, yemin etme, söz verme” gibi tabirleri kullanmışlardır.

Numan Çelebi Cihan, “Ant Etkenmen” şiirinin ’de, sonradan milli marş olarak ortaya çıkması, Kırım Tatar Milleti’nin ne için mücadeleli ettiğini, neye inandığını açık ve seçik bir şekilde ortaya koymuştur. Şiiri tahlil ederken bunların üzerinde de durarak manası ve fonksiyonları açıklanacaktır. Uç dörtlükte ilk satırları üç kez tekrarlayarak tekrir sanatına ait “Ant Etkenmen…..”cümle başını getirir, her dörtlükte farklı konular işlenir, fakat bu konular birbirine bağlıdır ve Kırım Tatar halkının milli mücadelesinde yükselen dalga gibi bütün şiirde geçer.

“Ant etkemen tatarlarnın yarasını sarmaga: Nasıl bir yara, hangi yarasını sarmak istiyor Çelebi Cihan? Yarası hakkında şair neler yazıyor? Kırım’dan Türkiye’ye kitle göçleri, esas olarak 1783’de Kırım Hanlığının ortadan kaldırılarak Rusya İmparatorluğu’nun Kırım’ı ilhakını müteakip gerçekleşmiştir. Bununla birlikte, 1783 öncesinde de Kırım’dan Osmanlı topraklarına pek bilinmese de, azımsanmayacak boyutlarda toplu göçler olmuştur. Kırım Tatar halkı bu tarihten itibaren Kırım’dan Osmanlı topraklarına doğru dalgalar halinde başlayan Kırım Tatar göçü 1920’lere kadar tek bir yıl bile durmadan devam etmiş, hatta bazı kesintilerle günümüze kadar sürmüştür. 1783-1922 yılları arasında Osmanlı topraklarına göç eden Kırım Tatarlarının sayısı en az 1.800.000 idi. Göçlerin aslî sebebi hiç şüphesiz siyasîdir: Göç eden unsurlar yani Kırım Tatarları yerine göre canlarını, mallarını veya kimliklerini Rusya idaresinin doğrudan tehdidi altında hissettikleri için vatanlarını terk etmek zorunda olduklarını düşünmüşlerdir. Diğer taraftan, Rusya da onların Kırım’dan uzaklaşmalarını siyaseten yararlı görmüştür. Göçlerin ortaya çıkmasında büyük önem taşıyan dinî baskılar da sonunda bu siyasetin parçalarıydı.  1860-1861 göç dalgasından sonra da 1874, 1890 ve 1902’de yeni göç dalgaları olduysa da bunların sayıları yüz binlerle değil, on binlerle ifade olunuyordu.

Rusların hürriyetlerini ellerinden almak istemeleri, uyguladığı baskı ve imha politikaları sonucu Kırım Türkleri Osmanlı Devleti sınırları içindeki başka bölgelere göç etmek zorunda kalmıştır. Bu göçlerin büyük çoğunluğu dalgalar hâlinde Türkiye’ye, Romanya ya Bulgaristan’a yapılmıştır. En büyük göç dalgaları; 1792, 1860-1863, 1874-75, 1891-1902 seneleri arasında olmuştur. Bu göç dalgaları, Kırım’daki Türk nüfusu azaltma politikasını gerçekleştirmesine sebep olmuştur. 1783’te Kırım’daki nüfus yüzde 98 iken 1897 de ki nüfus sayımına göre Türk nüfus yüzde 35’e düşmüştür. Ayrıca Kırım Türkleri bu göç sırasında yollarda büyük kayıplar vermiştir.

 Kırım Tatarlarının son iki yüz yıllık tarihindeki en büyük felâketlerden birisi olan göçler sonunda. Halkın dağılması büyük bir facia olarak ortaya çıkıyor. Numan Çelebi Cihan tatarların derdini ifade ederken de halkının bütün dünyaya dağılmasını ve Kırımın kaybedilmesini de açıklıyor.

İkinci cümlede yer alan zavallı qardaşlarım tekrar Kırım Tatar halkı anlamına geliyor.    Nasıl bolsun bu zavallı qardaşlarım çürüsün? Yüksek bir sesle bütün dünyaya cevabı beklenilmeyen ve etkili olsun diye kullanılan bir soru olarak karşımıza çıkıyor. Fakat bu sorunun  kapsadığı konulardan birisi: daha ne kadar sürecek bu zulümler bu baskılar. Çünkü Kırım üzerinde Rus hâkimiyetinin tesisinin hemen akabinde, Rusya’nın diğer bölgelerine hiç benzemeyen tabiat harikası bu yarımadayı “yabancı” Tatar/Müslüman unsurlardan temizleme, burayı bütünüyle Ruslaştırma ve daha güneye yönelik genişleme teşebbüsleri için stratejik bir sıçrama tahtası olarak kullanma yönünde sistematik adımlar atılır. Bu Kırım’ın Müslüman halkına yönelik baskı politikalarıdır. Bu politikaların bir maksadı, halkın dinî ve kültürel hayatına yönelik fiilî veya psikolojik baskıların tatbikidir. Müslüman halkın en fazla hassas olduğu dinî kimliğine halel gelebileceği endişesi göçlerin önemli sebepleri arasında yer alır. Bununla birlikte, daha başka sebepler de var onların en başında geleni ekonomik baskılardır. Bu tür baskılar esasen Kırım Tatar köylülerinin XVIII. yüzyıl sonlarından itibaren sürekli olarak topraksızlaştırılması şeklinde tezahür etti. Muazzam genişlikteki topraklar yarımadanın Rusya’ya ilhakı ile birlikte Rus asilzadelerine ve memurlarına dağıtılırken, ezici çoğunluğu köylülerden oluşan Kırım Tatarları gitgide sefalete dûçâr oluyorlardı. Göç edenlerin yerleri ise Ruslarla ve onların yeterli olmadığı hallerde, Yunanlılardan Almanlara ve Bulgarlardan İtalyanlara kadar pek çok Hristiyan unsurla doldurulmaktaydı. Kırım’da kalan Kırım Tatarları açısından yabancı hakimiyetine girdiklerinden sonra geçen bir asırlık süreyi her açıdan “kara yüzyıl” olarak adlandırmak yanlış olmayacaktır. Bu süre boyunca Kırım Müslümanlarının hemen bütün sosyal, ekonomik, dinî ve kültürel kurumları her açıdan çürümeye maruz kaldı. Halk ezici çoğunluğu itibarıyla sosyal ve ekonomik açıdan Rusların ve diğer Hristiyanların mukayese edilmeyecek derecede gerisine düşerken, gelecek nesilleri yetiştirecek olan Müslüman maarif sistemi de fevkalâde geri bir duruma düşmüştü. Rusya’nın ilhakı ekonomik krizi çıkmasına neden oldu ve bunun zararı ilk önce Kırım Tatarlarına değdi. Kırım halkına uygulanan büyük soygunun neticesinde 380.000 hektar topraklar Çar Rusya’nın insanların eline geçti. Ekonomik krizi ile Kırım Tatarlar karşı ırk ayırımı başladı. Rusya’da yaygın olan toprak köleliği güçlenmeye başladı. Kırım Tatarlar için bu en büyük bir facia oldu, çünkü topraklar üzerinde herhangi bir iddia etmeden ve ses çıkarmadan her şeyi kabul etmeye mecbur oldular. 19 yüzyıla sonuca kadar Müslüman din adamları kovuşturmaları yer aldı, çoğusu Kırım’dan Sibirya ya da sürgün edilmişlerdi, tüm unvanlardan yoksun olmuşlar ve tamamı köylü insanlar olarak listelere alınmışlar. Kırıma dönüş yolları kapanmıştı. 1829 yılından itibaren İslam dinine karşı baskılar başlandı: Mekke’ye gitmek isteyenlere karşı baskılar etti. Pasaport verilmesi yasaklandı, Türkiye’deki dini okullarla ilişkiler kesildi, eskiden kalan eski belgeler yakıldı.

Buraya kadar yazılanları özetlersek, Kırım Tatar halkı ilhak döneminden itibaren kültür, ekonomik, din, milli baskı altında Rusya yöntemi tarafından baskılara uğradı.

Bir tane Çürüsün kelimesiyle o kadar büyük anlam ve uzun Kırım Tatarların tarih Numan Çelebi Cihan ustalıkla Kırımda Tatarların uğradığı haksız yaşamı anlatıyor. Sanki diri olarak yere gömülen bu insanın çektiklerini anlatıyormuş gibi durumu.

Üçüncü cümlesinde üç tane fiil kullanıyor: ökünmesem, qaygırmasam, yaşasam.  Bu kelimeler bir birinde çok anlamına geliyor. Her söz bir düşüncü ve duyguyla başlıyor. Bir acı duygudan başlıyor ökünmek bu kelimenin birkaç anlamı var: 1. darılmak, müteessir olmak, canı sıkılmak; küskün olmak durumu 2. Kederlenmek, gamlanmak, üzülmek, 3. Pişman olmak, nedamet duymak, 4. Öfkelenmek, hiddetlenmek. Ve tam başka beşinci anlaması: talep etmek, istemek. Qaygırmak kelimede çok anlamında kullanıyor: 1. Keder, hüzün, üzüntü, gam, acı; 2. Sıkıntı. 3.Tasa, ihtimam göstermek, özen bakmak, düşünmek.  Şair bu iki kelimesini menfi, olumsuz şeklinde kullanıyor. Numan Çelebi Cihan acı düşüncülerden vazgeçecek ve iki kelimelerin son anlamada kullanan manası mantıklı takıma oluşuyor:   halkım için talep ediyorum, halkım için istiyorum, ona ihtimamla bakmaya çalışıyorum, düşünüyorum ve Tatarlar için yaşayacağım.  Bu satırda üç kelimenin arasında negatif duygusundan pozitif yöne taşkınlık artıyor.  Uç dörtlükte üçüncü satırda son kelimeler – yaşasam, yanmasam, bolsam – şairin düşüncü hareketini gösteriyor. Yaşamak demek – Tatarlar için bu dünya ’ya gelmiş, yanmak – Tatarlar için mücadele etmek, bolmak (olmak)  – Tatarların Milli lideri olarak yol göstermek.

Ve kendi Milli mücadelesine büyük bir hedef gösteriyor:  Yüregimde qara qanlar qaynamasın, qurusun! Kırım Tatar Halkının acı durumunu bildiği için kendi çaresizliğini iki fiile anlatıyor. Bu cümlede deyim kara kanlar kaynamasın – heyecanlandırmak, derinden acı duymak, çok üzülmek, kelime kurusun – çok usanmak, çok bıkmak anlamada kullanıyor. Bir satırda şairinin ruh hali ortaya konuyor.

Numan Çelebi Cihan Kırım Tatarlarının geçmişini ve başına gelen cinayetler kullanılmıştır ve onların hakkında fikir yürütüyor ve o sebeple birinci dörtlük şiirin başlangıçı olarak algılanır.

İkinci dörtlükte Kırım Tatar tarihindeki kendi rolünü ifade ediyor. İlk satırda: Ant etkemen şu qarangı yurtka şavle serpmege. Esas kelime şavle (nur, ışık). 1906’da Numan Çelebi Cihan İstanbul’da  Cafer Kırımer ile tanışır, Genç Türklerin Fransa’da Mısır’da çıkardıkları gazete ve diğer neşriyâtı, Türk vatanperverlerinin ve hürriyetçilerinin eserlerini arkadaşları Cafer Seydahmet, Âlim Seyt, Abdürrahim Sükuti ve Abdülhâkim Hilmi ile birlikte, gizlice okuyarak, hürriyet ve inkılâp fikirleri kuvvetlendirmiştir. 30 Aralık 1908’te Çelebi Cihan, Cafer Seydahmet, Âlim Seyt, Abdülhâkim Hilmi ve Abdürrahim Sükuti başta olmak üzere, “Kırım Talebe Cemiyeti”ni kurarak, reisliğe Çelebi Cihan’ı getirmişlerdir. Cemiyet’in amacı, Gençleri bir ideal etrafında toplamak, onu vatan ve halk için çalışmaya hazırlamak, milletlerine ve hürriyete olan inancını kuvvetlendirmekti. Kırım Talebe Cemiyeti’nin Nizamnamesi, aralarında Çelebi Cihan ve Cafer Seyyidahmet’inde bulunduğu bir grup genç tarafından hazırlanmıştır. Nizamname metni sıradan nizamnamelerden farklı değildi. Ancak “giriş kısmı âdeta siyasi bir bildiri mahiyetinde olup, asıl amaçlarının Kırım’da halkın medeni ve siyasi seviyesini yükseltmek ve onun kendi mukadderatına sahip olmasını temin etmek olduğu belirtilmişti. Kırım’da medreselerin, dinî idarenin ıslahı, vakıf idaresinin ele alınması gibi mevzularda İstanbul’da yazdıkları beyannameleri gizli olarak Kırım’a gönderiyor ve halk arasında yayıyorlardı. Bu suretle de, Kırım Türklerinin İçtimaî meseleleri için fiilen mücadeleye atılmış bulunuyorlardı. Cafer Kırımer İstanbul’a dönünce, Şahap Nezihi takma adıyla «Yirminci asırda tatar milleti manzumesi» adlı ilk eserini neşrediyor. Kendisi bu devre için şöyle der: «Biz o zamanlar Rusya’nın tam yıkıma gideceğini görememiştik. Yurdumuzun refaha, halkımızın medeniyete ulaşabilmesi için her şeyden ziyade Rusya’da inkılâbın canlanmasına çalışmayı zarurî buluyorduk… O zamanlar Türkçülük de açık bir şekilde işlenmemişti… Biz Kırım’daki halkımızı düşünüyor ve bu halkın diktatörlüğün zulmünden kurtulmasını istiyorduk.. Broşürümde din işleri idaresinin ıslahı, vakıfların ele alınması, maarifin ve medenî cereyanımızın kuvvetlenmesi için inkılâbın muvaffak olmasından ve Çarlığın yıkılmasından bahsediyordum. Eserlerimiz bu zihniyetin mahsulü idi..»

30 Ekimde bizzat Cafer Seydamet tarafından Kırım Genel Kurmay Başkanlığı (kurmayı) kurulmuştur. Kasım başlarında Gaspıralı Öğretmen Okulu, Meslek ve Sanayi Mektebi ve Hansaray’da Millî Müze açılmıştır. On sene sonra 3 (16) Kasım 1917 de Bahçesaray’da Millî Müzenin açılışı merasiminde Numan Çelebi Cihan son nokta olarak Kırım Tatarlarının kurtulun yolunu anlatır: “Millet! Bilirsiñiz ki, eski, menfur idare er şeyimiz kibi, yüz elli sene muqad-dem müessesat-ı siyasiyemizi de almıştı, eyyet-i siyasiyemizi esir itmişti. Faqat, esir ve ğasb iderken, qırımlıların perişanlığından, intizamsızlığından bahs iderek, tatarlara intizam ve adalet, ilim ve maarifet vaad idiyurdı, er şeye safvet ve samimiyetle baqan qırımtatar buña da inanmıştı. İnanaraq, tam bir buçuq asır sabır ittik. Bir buçuq asır edebiyatsız, ilimsiz, sanatsız, ticaretsiz ve siyasetsiz olaraq mahkümiyetler, mahrumiyetler içinde yaşadıq…. Aceba, 1905 senesi inqilâp ve ürriyeti tatarın ayat-ı içtimaiyesine ait bir şey doğurdımı? Hayır, asla, o tatar içün ne bir mektep, ne bir medrese, ne bir ticariy ve ictimayı müessese meydana ketiremedi. Yine cehaletler, yine mahkümiyetler, yine mahrumiyetler içinde qaldıq. Perişan, berbad oldıq. Açılan mektepler qapatıldı, muallimler sürüldi, tatar harabiyete ve inqiraza mahküm idilmişti. 

1909 da İstanbul’da görüştükleri İsmail Gaspıralı Kırım Tatar gençlerine, ayrıca Cafer Seydamet ve Numan Çelebi Cihan, İlmî çalışma tavsiyelerinde bulunuyorİsmail Bey kendilerine ilmî çalışma yolları üzerinde tavsiyelerde bulunmuştur. Numan Çelebi Cihan İsmail Gaspıralının devamcısı olarak halkının eğitim ve medenileştirmesinin önemini açıklıyor.

Bu hareketinin ilk adımlarından birisi 25 Mart 1917’de atıldı Kırım’ın her tarafından gelen 1500 temsilci Akmescit de toplandı. 50 kişiden oluşan “Kırım Müslümanları İcra Komitesi” kurulması ve başkanlığına Numan Çelebi Cihan’ın getirilmesi, Kırım’da muhtar bir idare için kurultayın toplanması, bunun için de genel seçimlere gidilmesi gibi önemli kararların alındığı bu toplantıda ayrıca baş müftülüğe Çelebi Cihan’ın getirilmesi kararlaştırılmıştır.

İkinci cümle tekrar sesle bütün dünya cevabı beklenilmeyen ve etkili olsun diye kullanılan bir soru olarak çıkıyor: Naslı bolsun eki qardaş bir-birini körmesin?

O zaman politik ortamda çok karışık olduğu bilinmektedir ve Kırım tatarlarının yaşam durumuna da tesir etti. 1914 yılında I. Dünya Savaşı’nın bütün hızıyla devam ettiği günlerde ve 1917 Şubatında Çarlık merkezinde ihtilalin başladığı haberlerinin gelmesi üzerine halkın fikir ve tarih olayların bakışı farklılıklar gösterdi. Kırım Tatarlarının bazıları göç etmek istedi, diğerleri Çar Rus ordusunda askerlikteydiler, geride kalanlar ise Bolşeviklerin arasında kaldılar. Böylece Kırım Tatar halkı parçalandı. Çelebi Cihan, birbirini görmeyen, birbirinden ayrı düşmüş, parçalanmış Kırım halkını birleştirmek için haykırıyordu. Şairin kaygılı sesi bu olayları söyle açıklıyor: Daha ne zamana kadar kardeş kardeşini anlayamaz ve görüşemez olacak?  

Bu dörtlüğün son satırları tekrar Numan Çelebi Cihanın mücadelesini gösteriyor:

Şair bu insanların trajedisini içinde yaşıyor, bu acıları yaşayıp sanki kendi kendine kontrol etmek için emir veriyor, fiiller olumsuz şeklinde kullanmaya çağrı olarak düşünüyor: Bunu körip, buvsanmasam, muğaymasam, yanmasam: kudurmayım, öfkelenmeyim, kan beyine fırlatmayım, meyus olmayım, yanmayım. 1917 yıl Kırım’da siyaset durumu çok karışıktı, bir taraftan eski Rus Çarlık rejimi, ikinci taraftan yeni Bolşevik adımları ve 1 Dünya savaşının etkileri. Kırım Tatar halkı ortada kaldı ve mantıklı olarak bir doğru yön bulmaya gerekiyordu. Kırım Tatarlar milli demokrasi hareketleri başladılar. Onun esas amacı – yeni Kırımı kurmak. Şuanda Tatar taburu kuruluyor ve Kırım’ın ilk gerçek ulusal ordusu olarak doğuyor, hedefi halkının haklarının korunması fikri destekleniyor.

Közlerimden aqqan yaşlar derya deniz qan bolsun: gözlerimden akan gözyaşlarım derya deniz kan olsun. Bu satırlarda Numan Çelebi Cihanın insan severliğinin duygu yükü artıyor ve mücadele etmeye hazırdı ve şair 1917 yılının ilk tutuklamasını sanki hissediyordu. 

  Son üçüncü dörtlükte Numan Çelebi Cihan asıl görevi anlatıyor. Birinci satırda bilmek kelimesi  ilgimizi çekiyor. Neyi bilmek, neden bu bilgiden dolayı ölmek? İlk Milli Kırım Tatar Cumhurbaşkanımızın hedefi Kırım Tatarların derdine çare arıyordu. Çarelerden birisi 134 yıldır kapanan siyasi tarihinin kısa bir süre bile olsa yeniden açılmasaydı, Kırım Tatarlarının siyasi  ve sosyal hakların elde edilmesinde, milli iradenin yeniden tahakkukunda ve müstakil Kırım Halk Cumhuriyetinin kurulmasında en büyük rolü oynayan kimselerin başında yer almıştı. Bunun manası Kırım Tatarlarının tarihinde ilk olarak bu hareketleri yapmış olmaları, demokratik rejimi kurmaları, egemenliğin halkın elinde olduğunu kabul etmeleri, cumhuriyet rejimin kurmaları ve Bolşeviklerin esiri Kırım Tatarlar yönünden o devirde ilk olarak istiklallerini ilan etmeleridir. Mehmet Kaplan Türk İstiklal Marş incelemesinde ayrıca bir dörtlüke dikkat çekiyor: “Vatan ve şehit. Dış görünüşü bakımından vatan bir «toprak» parçasıdır. Fakat bu toprak parçası, milletin tarih ve hayatına sımsıkı bağlıdır.  Onu kutsal kılan maddî yönü değil, millet ve tarih ile olan münasebetidir. Bu vatan, binlerce şehit tarafından kazanılmış ve korunmuştur. Bu yönüyle vatan , sıradan bir toprak parçası değildir Bundan dolayı, ona bakarken toprağı değil, ona gömülü olan şehitleri görmek gerek. Dünyada hiçbir şey vatan kadar kutsal ve değerli değildir”. Bu fikir Numan Çelebi Cihanın bilmek … ölmek sözlerine tam olarak uygun. Bu toprakları şehitlerimiz, onların döktükleri kanlarıyla Kırım Tatar halkının acı haline getirmişlerdir. Tatar milleti eğer üzerine düşen vazifeyi (vatanın korunması) yapmazsa şehit olan ataları mezarlarında rahat edemeyeceklerdir. Başka milletler  ne vaat ederlerse etsinler, bu vatan  verilmeyecektir.

Bu hareketlerin başında ise Çelebi Cihan vardır ve henüz 32 yaşındadır. Çareyi öğrenmek için ölmeye, öğrendikten sonra da gözyaşlarını silmeye yemin ediyordu.

Son ki cümleler en güçlü anlama geliyor:

Bilmiy, körmiy bin yaşasam, Qurultaylı han bolsam,

27 Şubatta 1917 yılında Kırım’da Kırım Müslüman Devrim Kurumu düzenleniyor ve 25 Martta 1500 delege Ulus Kırım Müslüman Kongresini toplandılar. Silah arkadaşlarının ve ilerici gençlerin desteği ile Ali Bodanınsky  Numan Çelebi Cihanın Müftü olmasını ısrarla istedi. Çünkü aday Türkiye’de hem ilahiyat eğitimi almıştı. “Çelebi Cihan yalnız Kırım’ın değil, aynı zamanda Batı Müslümanlarının (Polonya, Litvanya) müftüsü olmuştur. Bilâhare bu sıfatları Rusya gecici hükümeti tarafından da tasdik edilmiştir. Aldıkları bu cevap üzerine Kırım’a gelmişlerdir”. Son 26 Kasım (9 Aralık) 1917 yılında İlk Kırım Tatar Milli Kurultayının reisi olarak seçiliyor.

Kene bir kün mezarcılar kelir meni kömmege”.

Bu son satırda din adamı olarak kural boyunca, son  yolunda nasıl sorulara cevaplar verecek. Ölüm dünya hayatının son kapısı, ruhun asıl vatanına dönmesi, insanın yaratanına iltica edişi, hakikî özgürlüğün zirvesi. Ölüm ile dünya limanından son kez ayrılan insanın, acizliğinin tüm netliğiyle ortaya konuşu. Şair ölümden korkmuyor, ölümü düşünmek, aklından çıkarmamak insanı güçlü kılar, iradesini hesaba kattırır, hayatı daha derli toplu yaşatır. İnsan ölümü düşünerek, yaşanan hayatın zevklerine, keyiflerine dalmadan insanın davranışlarını hak ölçüler çerçevesinde biçimler. Son satırda konuşan şehittir. Din uğruna savaşan adam, son yola onu uğurlayan mezarcılar, sonra son ezan seslerini işitirse, mezarından kalkarak, her şeyden soyunmuş bir ruh gibi şükür secdesine kapanacaklar, göklere yükselir ve başı arşa değer. Ne yaptım, daha ne yapabilirdim kendi kendine sorar.  İslâm dinine göre şehitler doğrudan doğruya cennete giderler. Bundan dolayı, Numan Çelebi Cihan din ve vatan uğruna ölmekten korkmaz.

 Bunu öğrenmeden ve Kırım halkının derdine derman olduğunu görmeden binlerce yıl yaşasa da Kurultay tarafından “Han” seçilse de bir gün öleceğini ve kendisini gömmek için mezarcıların geleceğini biliyordu. Pek çok Kırım Tatar askerinin şehit edildiği çatışmaların neticesinde Numan Çelebi Cihan, Bolşeviklerin Başkanı Miller tarafından tutuklanarak otomobille Sivastopol’e sevk edildi.

Tutuklandığında Çelebi Cihan’ın çerçevesindekilere şu sözleri söyledi; “Kırım Hükümet-i Millîyyesi ve Kırımlılar mutlaka tekrar yaşayacaklardır.” Sevastopol’de diğer Kırım Tatar mücahitleriyle beraber zindana atılan Çelebi Cihan, insanlık dışı bir muameleye ve vahşete maruz bırakıldı. Fakat mezarcılar yerine katiller geldiler ve 23 Şubatta 1918 yılında Akyar hapishanede idam edildi ve cesedi Karadeniz’e atıldı. Mezarı bugüne kadar kutsal Karadeniz’e atıldı.

Numan Çelebi Cihan’ın bu şiiri Kırım Tatar şairleri üzerinde derin izler bırakmıştır. Şiir dil ve yapısı olarak bugüne kadar incelenmemiştir. Onun için bizim araştırmamızda bu tahlil yer alacaktır. Şiir sonrada Kırım Tatarların marşı olarak meydana gelen asıl Türk şiiri yöntemlerine göre bu nazım mısraların hece sayısının eşit tutulması esasına dayanan kurala hece ölçüsü denir. Hece ölçüsü ile yazılmış şiirde tüm mısraların, mısrada yer alan kelimelerin, uç dörtlükte 15 hece sayısının eşit gösteriyor. Elbette, bu eşitlik şiire belli bir söyleyiş kolaylığı sağlar, şiirin estetik güzelliğini artırır. Bilindiği gibi, Numan Çelebi Cihan Tazminat döneminde İstanbul’da eğitim görmüştü ve onun etkisi ile hece ölçüsü Tanzimat ile tekrar edebiyatımızda (Yeni Türk Edebiyatı) görülmeye başlar.” Yeni edebiyatta bu ölçü ilk defa Ziya Paşa tarafından “Türkü” biçimindeki şiirinde kullanılmıştır. Sonraki dönemlerde, özellikle Milli edebiyat dönemi ile, hece ile şiir yazma geleneği yeniden başlamıştır. Cumhuriyet Döneminde Hecenin Beş Şairi, şiirlerini sadece hece ile yazmıştır. Ancak hece ölçüsü de tıpkı aruz gibi zaman içinde terk edilmiş Yeni Türk edebiyatında serbest ölçü kullanılmaya başlamıştır. Tüm bunlara rağmen günümüzde dahi Halk edebiyatı geleneğinin değişmez ölçüsü hece ölçüsüdür”. Kural boyunca, bir şiirde hece ölçüsünü bulmak için şiirin bir mısraı ve bu mısrada yer alan kelimelerin hece sayısı parmak hesabı ile sayılır. Her mısraın aynı hece sayısına sahip olması ve şiirin sadece bu kural ile yazıldığının görülmesi şiirin hece ölçüsü ile yazıldığını gösterir. Hece ölçüsünün bilinen üç kalıbı vardır. 

11’li Hece Ölçüsü: Halk edebiyatında koşma nazım biçiminde kullanılan en yaygın hece kalıbıdır ve hece durak.

 8’li Hece Ölçüsü: Semai ve Varsağı biçiminde kullanılan bir kalıptır

7’li Hece Ölçüsü: Genellikle maniler bu kalıp ile yazılır.

Numan Çelebi Cihan son iki hece ölçüsünü şiirinde kullanmıştı. “Ant etkenmen” şiir 15 hece ölçüsünden oluşuyor. Metini ritimli ve tonik grafikle resim şu şekilde ortaya çıkıyor:

Ant/ e/tke/men ta/ta/rla/rnın/ (durak) ya/ra/sı/nı/sar/ma/ga/, 4+4=8                                                          4+3=7 a…………..sarmaga        
Na/sıl /bol/sun/ bu /za/va/llı /(durak) kar/da/şla/rım /çü/rü/sün?/ 4+4=8                                                                        4+3=7 b…………..çürüsün
O/nlar/ i/çün /ö/kü/nme/sem/, (durak) kay/gı/rma/sam/, ya/şa/sam/, 4+4=8                                                                    4+3=7 c…………..yaşasam
Yü/re/gim/de/ ka/ra/ ka/nlar/ (durak) kay/na/ma/sın/, ku/ru/sun 4+4=8                                                             4+3=7 b…………..kurusun
Ant/ e/tke/men/ şu/ ka/ran/gı/ (durak) yur/tka/ şa/vle/ se/rpme/ge/, 4+4=8                                                                     4+3=7 a……….serpmege
Na/slı/ bol/sun/ e/ki/ kar/daş/(durak)  bir-/bi/ri/ni/ kör/me/sin/? 4+4=8                                                             4+3=7 b…………….körmesin
Bu/nu/ kö/rüp,/ bu/sa/nma/sam,/ (durak)  mu/gay/ma/sam/, ya/nma/sam 4+4=8                                                                     4+3=7 c………………yanmasam
Kö/zle/rim/den/ a/kan/ ya/şlar/ (durak) de/rya/ de/niz /kan/ bol/sun. 4+4=8                                                                   4+3=7 b……………….bolsun
Ant /e/tke/men/, söz /ber/g/emen (durak) bilmek içün ölmege, 4+4=8                                                        4+3=7 a…………ölmege
Bi/lip /kör/üp /mi/lle/ti/mnin /(durak) köz /ya/şı/nı /sil/me/ge. 4+4=8                                                          4+3=7 a………… simege
Bi/lmi,/ kör/mi/ bin /ya/şa/sam/(durak)  Ku/rul/tay/lı han /bol/sam, 4+4=8                                                                   4+3=7 b………….bolsam
Ke/ne/ bir/ kün /me/zar/cı/lar/(durak)  ke/lir /me/ni kö/mme/ge”.  4+4=8                                                                     4+3=7 a………….kömmege

Uyak incelemişinde şiirde ünlü sesleri a, u, e tam uyak kullanmaktadır. Birinci dörtlükte ; “sin/sun” yarım kafiye, ikinci dörtlükte “sün/sun” ve son dörtlükte “ge” rediften oluşuyor.

Kırım Tatarlarının vatan Kırım mücadelesinde derin izler bırakan Numan Çelebi Cihan, bu uğurda mücadele veren bütün Türk Dünyası sevdalılarına yol gösterecek, ışık tutacaktır.

Doç. Dr. Ranetta GAFAROVA

Фото аватара

Автор: Редакция Avdet

Редакция AVDET